Herkese merhaba,
Adım Rafaela, 19 yaşındayım ve ben bir “Boquerón”um. Eğer şu anda kafanız karıştıysa endişelenmeyin. “Boquerón”, Málaga, İspanya’dan olan insanlar için kullanılan İspanyolca bir kelimedir. Burada 10 ay boyunca yaşayıp gönüllülük yaptıktan sonra kendimi çok tuzlu, mutlu ve kültürlü bir “boquerón” olarak düşünüyorum.
Bir balık olarak çok yüzmek ve okyanusun farklı bölgelerini görmek şansına sahip oluyorsunuz. Ben de bunu yaptım. Ama önce nasıl yüzüleceğini öğrenmek zorundaydım ve birçok “ilk defa” yaşadım: Tek başıma yaşıyordum, farklı ülkelerden insanlarla evimi paylaşıyordum, kendi paramı yönetiyordum, İngilizce yardımcı olarak çalışıyordum, kendi kıyafetlerimi yıkıyordum… Hatta duşumuzu ilk defa tamir ettim. Bazen kendimi bebek bir “boquerón” gibi hissettim. Birkaç kez boğuluyor ve nasıl hayatta kalacağımı bilmiyordum. İspanyolcam henüz yeterince iyi olmadığı için istediğim gibi kendimi ifade edemiyordum, bu yüzden kendimi anlaşılır kılmak için yüz ifadelerimi ve vücut dilimi kullanmayı öğrenmek zorunda kaldım.
Ve iletişim kurmaya çalışırken okyanusta yüzerken yeni yerler keşfettim, kendimi güvende hissettiğim ve anlaşıldığım yerler buldum. Saklanabileceğim bir kaya buldum, aynı zamanda parlayabileceğim bir sahne buldum. Gençlik yıllarımda bir “boquerón” olarak plajda voleybol oynadım, İspanya’yı dolaştım ve kadın hakları ve çevre koruma aktivist gruplarına katıldım. Bu yerler beni şekillendirmeye başladı ve bana ilham, yönlendirme ve en önemlisi özgüven verdi. Málaga’da yaşadıktan sonra kim olduğumu ve nereye gitmek istediğimi anlamaya başladım.
Málaga gibi bir deniz, hangi ülkeden olursa olsun her balığa bir yaşam sunabilir. Bu nedenle, aynı düşüncelere sahip yeni balıklar ve diğer canlılarla tanıştım ve gelişmeme yardımcı oldular. Onların dilini veya kökenini paylaşmasak bile her zaman onlara güvenebileceğimi biliyordum. Bu canlılar, kendimi geliştirmeme yardımcı oldu ve şu anda olduğum balık haline gelmemi sağladı. Başlangıçta “boquerón” olduğumu söylesem de, gönüllülük yaparken yeni bir balık türüne dönüştüm: İspanyol “boquerón”, İngiliz midye, Alman göl alabalığı, İtalyan ton balığı, Yunan levrek ve Rumen sazanı gibi özellikler edindim.
ESC gönüllülüğüm sayesinde, bu balıklar beni tanımlıyorlar artık. Kendimi sadece bir Alman kızı olarak değil, bir AB vatandaşı olarak düşünmeyi bıraktım.