Sosyal Genç

Gençlik Bilgi Merkezi

PORTEKİZ ÇIKARMASI

İnsan yeni yerler keşfederek kendini geliştirebilir ve donanımlı bir birey olabilir. Bu yüzden üniversiteye başladığımda bu sözü not etmiştim kendime. Bu yüzden de yurtdışına gitmenin bana çok şey katacağını düşünürdüm. EVS macerasıyla tanışmamı sağlayan üniversitemde bir arkadaşım oldu. Bana projelerden ve işleyişten bahsedince hemen işe koyulup EVS projelerini araştırmaya başladım.

BAŞVURU SÜRECİ

Oturduğum şehir olan Erzurum’da ‘’Sosyal Gençlik Derneği’’ nin projeler yayınladığını ve hatta 2019 sonbaharı için Portekiz projesini yayınladığını gördüm. Hemen projeye başvurdum. Açıkçası seçileceğim konusunda hiç ama hiç ümidim yoktu. Akabinde, mülakata çağırıldım. Mülakattan gözüm biraz korkmuştu ama mülakatta seçileceğim projede mentörümüz olacak Uğur Abi ile tanışınca rahatladım. Mülakat sohbet havasında güzel bir şekilde geçti. Projeye başvurduktan yaklaşık 6 ay sonra seçildiğimin haberini alınca sevinçten ne yapacağımı şaşırmıştım. Hemen hazırlıklara ve gideceğim ülkeyi araştırmaya başlamıştım. Yolculuğumuz aktarmalı uçuşlarla olacaktı. Ancak yolculuğum beklediğim kadar kolay geçmeyecekti.

GÜZEL AMA UZUN GEÇEN YOL

Projeye seçildikten sonra Portekiz’e nasıl varacağımız konusu daha da şekillenmişti. İlk öncelikle Erzurum’dan İstanbul Havalimanı’na gidilecekti. Daha sonra belli bir müddet sonra Almanya-Frankfurt üzerinden Lizbon’a geçiş yapacaktık. Lizbon sonrasında ise bizi yaklaşık Braga’ya gitmek için 6-7 saatlik bir otobüs yolculuğu bekliyor olacaktı. Ancak uçak tarifelerinin değişmesinden kaynaklı yolculuğumuz Ankara-İstanbul-Frankfurt-Braga olarak değişmişti. Tabi beni yeni bir sürpriz daha bekliyordu. Ankara ve İstanbul yolculuğundan sonra Frankfurt’a gitmek için hazırdık. Check-in saati gelmişti ve ben de bagajımı bırakmak ve biniş kartımı almak için kontuara gitmiştim. Ancak kontuarda Overbook diye adlandırılan bir problem ile karşılaşmıştım. Yani benim rezervasyon yapmış olduğum koltuğum havayolu tarafından gelmeme ihtimalim göz önünde bulundurularak başka bir yolcuya rezervasyon için satılmıştı. Tabi buradaki küçük krizi havayolu personelinin çözümü ile halledebildik. Frankfurt aktarmamız iptal oldu ve direk olarak Lizbon için uçuşumuz düzenlendi. Bu benim için çok iyi oldu ancak bu fazladan 6 saat beklememe sebep oldu. Öğle vakti saat 12.00 da uçağımıza binip yaklaşık 5 saat sonra Lizbon’a varmıştım. Lizbon’a vardıktan sonra otobüsümün kalkmasına 7 saat vardı. Bunun için Oriente olarak adlandırılan durağa gittim. Açıkçası yolculuk beni yormuştu ama değeceğinden de emindim.

BİR AYLIK HARİKA MACERA

Braga’ya vardığımda proje boyunca danışmanımız olan Diana ile tanışmıştım. Neler yapacağımı burada nasıl vakit geçireceğimizi nerede kalacağımızı nasıl çalışacağımızı çocuklar ile birlikte nasıl vakit geçireceğimizi bana güzel bir şekilde anlattı. Görevimiz çocuklara etkinlikler yapmak ve onların kaliteli bir vakit geçirmesine yardımcı olmaktı. Bunun için haftanın üç günü Synergia adlı kurumda toplanıp etkinlikler yapıyorduk. Braga’da Mütevazı bir apartman dairesinde arkadaşlarımla birlikte kaldım. Kaldığım evde Radu ve Georgi isimli Romanyalı arkadaşlarımla tanıştım. Beni ve arkadaşlarımı güzel bir şekilde karşıladılar ve kaldığım süre boyunca eğlenceli vakit geçirmeme yardımcı oldular.

İlk günlerimi öncelikle çok yorulduğum için dinlenerek geçirdim. Daha sonra ise Portekiz’de ilk keşfettiğim yer Portekiz’in doğduğu yer olduğu kabul edilen Guimares’e gittim. Gittiğimde ilk ziyaret ettiğim yer Guimares Kalesi oldu. Eşsiz büyüleyici özelliği ve harika manzarasıyla özellikle de barındırdığı tarihi ile ilgimi çekmişti. Daha sonra ise UNESCO Dünya Mirası Lisesi’nde yer alan şehir merkezine gittim. Tarihi kiliseler ve insanların yaşantıları harikaydı. Ayrıca gelen misafirler için yapılan kafeleri ve restoranları mükemmeldi.

Guimares keşifimden sonra konaklayacağım yer olan Braga’yı keşfe koyuldum. Braga, orta yaşlı nüfusuyla Portekiz’in gözbebeği sayılabilecek bir yerdi. Kaldığım süre boyunca şehirin merkezini, tarihi yerlerini, kiliselerini gezdim. Özellikle merkez kilisesini gezdiğimde gördüğüm tarihi simgeler beni çok etkilemişti. Geldikten iki hafta sonra her sene düzenlenen Braga’nın Noite Branca adlı festivaline şahit oldum. İnsanların üç gün boyunca eğlendiği, konserlerin düzenlendiği harika bir festivaldi benim için. Festivale gelen herkes beyaz kıyafet tercih etmişti. Bu dikkatimi çok çekmişti. Bu festival 3 gece sürdüğünü ve katılanların beyaz kıyafetler giydiğini öğrendim. Açıkçası hayatımda şahit olduğum en güzel festivaldi ve çok eğlenmiştim.

Festival sonrasında en çok merak ettiğim şehir olan Porto’ya gittim. Porto Dom Luis Bridge ve tarihi tren istasyonu ile eşsiz bir güzelliğe sahipti. İlk olarak çok merak ettiğim Dom Luis’e gittim. Buradaki köprü neredeyse şehrin simgesi haline gelmişti. Eşsiz güzelliği insanı büyülüyordu. Hatta köprünün bulunduğu konumu İstanbul/Karaköy’e benzetmeniz mümkün. Köprüden yürüyerek karşı tarafa geçtim. Manzarası harikaydı. Ayrıca Porto’da Pastel De Nata isimli harika tatlıyı yeme fırsatı buldum. Kesinlikle Portekiz tarihiyle, şehirleriyle, gezilecek yerleriyle eşsiz bir yerdi.

Bu deneyimim sayesinde kendimi daha da geliştirdim ve yapacağım tüm faaliyetlerde, işlerimde kısacası yaşantıma mükemmel bir katkı sağlamış olacağının farkına vardım. Portekiz benim için harika bir anı ve unutamayacağım güzel zamanlarıma şahitlik etti. Bir gönüllü olarak bu projede geçirdiğim süre boyunca kendimi geliştirmeye ve dünyaya farklı bir bakış açısıyla bakmaya çalıştım. Ayrıca proje boyunca mentörümüz olan Uğur HASDEMİR’e ve Diana’ya teşekkür ediyorum.

Hazırlayan:

Mete ALAN

Gönüllü

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *